2 Nisan 2013 Salı

Kedi, Ejderha ve Kartvizit

  Bir zamanlar üç oğlu olan bir değirmenci varmış. Değirmenci büyük oğluna değirmenini, ortanca oğluna eşeğini, küçük oğluna da kedisini miras bırakmış. Değirmenci öldüğünde miras yerini bulmuş; ancak küçük oğlu bu duruma çok üzülmüş. "Kedi ne işine yarar ki insanın?" diye yakınmış, "Pişirip yiyemezsin bile." Kedi bunu duymuş ve hemen cevap vermiş: "Böyle düşünmeyin efendim. Eğer bana balık tutmayı öğretirseniz kötü bir mirasa sahip olmadığınızı görürsünüz."

  Şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalan çocuk, kedinin isteğini yerine getirmiş. Onu köyün yakınlarındaki bir göle götürüp orada balık tutmayı öğretmiş. Kedi bunun üzerine efendisinden bir hafta süre istemiş. İki gün boyunca balık tutan kedi, yakaladıklarını su dolu bir kovanın içinde tutmuş. Balıkları efendisine değil, kente yakın yerde kurulan büyük bir pazara götürüp satmış. Kazandığı parayla şehirdeki bir ofsete gidip efendisi için kartvizit bastırmış.

  Kedi eve dönerken kartvizitleri her yana dağıtmış. Eve döndüğünde ise kartvizitleri efendisine göstermiş. "Ejderha avcısı mı? Delirdin mi sen, ne yaptığını zannediyorsun?" diye çıkışmış kartvizitleri gören çocuk. "Bana güvenin efendim, sizden biraz daha zaman istiyorum. Neler olacağını göreceksiniz." Çocuk, kızgınlıkla kartvizitleri yerlere saçmış ve şöyle demiş: "Zaman mı vereyim? Zaman versem ne olacak ki? Git ve bir daha karşıma çıkma!"

  Evden kovulan kedi, doğruca şehre giderek kralı görmek istediğini söylemiş. Kediyi kralın huzuruna çıkarmışlar. "Kralım, çok üzgün olduğunuzu duydum. Kızınız, Asabi Ejderha’nın ininde esir tutuluyormuş; ama merak etmeyin, size güzel haberlerle geldim." Kedi, cebinden çıkardığı kartviziti krala sunmuş ve kendisinin, efendisi tarafından bizzat yollandığını söylemiş.

  Ertesi gün kral, birkaç şövalyesini değirmencinin oğluna yollamış. Kapıdaki şövalyeleri gören çocuk oldukça şaşırmış. Ne için geldiklerini duyunca daha da şaşırmış. "Ama nasıl olur? Bir yanlışlık olmalı. O kişi ben değilim." diye yakarmış çocuk; ancak şövalyeleri ikna edememiş. "Buraya gelene kadar seni herkese sorduk. Kartvizit yaptırıp her yana dağıtmışsın. Ya kralın kızını kurtarırsın ya da kralımız seni darağacına yollar!"

  Çaresiz kalan çocuk ejderhanın inine giden yolu tutmuş. Ejderhanın inine vardığında korka korka içeri girmiş. Ejderha çocuğu fark edince havalanmış. Çocuk, büyük bir kayanın ardına saklanmış; ancak ejderha sıcak nefesiyle bir kez üfleyerek kayayı eritmiş. Çocuk korktuğunu belli etmemeye çalışarak kılıcını çekmiş. Ejderha tam çocuğa davranacakken kedi çıkagelmiş: "Durun efendim, durun! Bu küçük ejderhayla uğraşmayın!" Kibriyle de ünlü ejderha, ayakları altında dolaşan minik kediye bakmış ve şöyle demiş: "Küçük mü? Yoksa sen kendini büyük mü zannediyorsun; dişimin kovuğunu bile dolduramayacakken?" Kedi cevap vermiş: "Hayır, efendi ejderha. Ben demiyorum; dağların ötesindeki ejderha diyor. Dediğine göre senin anneni yemiş, tabii babanı da… Artık şehirdeki hiç kimse senden korkmuyor, hepsi gidip diğer ejderhaya kurban veriyorlar." Bunu duyan kibirli ejderha çok sinirlenmiş. Ben ona gününü gösteririm, deyip oradan ayrılmış.

  Ejderha, dağların arkasındakiyle savaşmış ve ağır yara alıp ölmüş. Prenses kendisini kurtaran çocuğa âşık olmuş ve onunla evlenmek istediğini söylemiş. Prenses ve değirmencinin oğlu, görkemli bir törenle evlenmişler ve kral onlar için muhteşem bir saray yavrusu yaptırmış. Değirmencinin oğlu, kedisine sarayın en güzel odasını vermiş. Düğünden sonra efendisinin yanına gelen kedi ise efendisine şu efsane sözleri söylemiş: "Dedim dedim bana inanmadınız. Bak ne oldu şimdi?"