6 Şubat 2013 Çarşamba

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ


  Bir varmış bir yokmuş; evvel zaman içinde kalbur zaman içinde bir kız yaşarmış. Bu kızın kırmızı bir başlığı varmış; bu nedenle ona Kırmızı Başlıklı Kız derlermiş.

  Kırmızı Başlıklı Kız, mavi gözlü, sarı saçlı, sevimli mi sevimli minik bir kızmış. Köyün erkek çocukları ondan çok hoşlanırlarmış. Hatta o kadar hoşlanırlarmış ki mahalle maçlarına sadece bu kızı çağırırlarmış. Kız her ne kadar futboldan anlamasa bile her maçta en az altı gol atarmış.

  Kırmızı Başlıklı Kız, her hafta sonu maçtan sonra ananesine gidermiş. Her gittiğinde ananesine, annesinin yaptığı susamlı böreklerden ve çaylı çöreklerden götürürmüş. Evinden ananesine giden yol çok ıssız olduğundan da kırmızı başlığını takarmış. Kırmızı başlık bu kızı görünmez kılarmış.

  Günlerden bir gün, civarın en tehlikeli kurdu olan Tenya’nın kulağına sihirli kırmızı başlığın haberi çalınmış. Ağzı kulaklarına varan kurt için kızı yakalamak en kolay işmiş. Fakat kız görünmez olduğundan bu konu üzerine düşünmesi gerekmiş.

  Günler öncesinden planlarını hazırlayan hain kurt, akrabası Çakal Coyote’ye giderek durumu anlatmış. Acme’nin reklam ve halkla ilişkiler müdürü olan Coyote onun için bir şeyler ayarlamış: Görünürlük tozu ve bir tonluk ağırlık.

  Kurt, bir gece önceden Koyunyolu’na gitmiş ve kullanım kılavuzlarına bakarak görünürlük tozu ile bir tonluk ağırlığı kurmuş. Ertesi gün, öğle sularında yoldan geçen Kırmızı Başlıklı Kız, görünürlük tozunun olduğu alana gelince yavaş yavaş belirmeye başlamış. Yaşlı kurt, Kırmızı Başlıklı Kız’ı görür görmez harekete geçmiş ve ağırlığın ipini serbest bırakmış. Fakat olmayan olmamış ve ağırlık olduğu yerde asılı kalmış. Olmayanların şaşkınlığını yaşayan kurt kızın peşine düşeceğine ağırlığın ipiyle oynamaya başlamış. İpi çekmiş olmamış, ağırlığa taş atmış olmamış, yukarı çıkıp ağırlığın üzerinde zıplamış yine olmamış. Bu duruma sinirlenen yaşlı kurt daha yakından bakabilmek için ağırlığın altına gelmiş ve bam! Ağırlık yaşlı kurdun üzerine düşmüş.

  Seneler Sonra…

  "Oglim," demiş genç kurdun annesi. "babani öldüren o şıllıge ders vermenin zamanı gelmiştir!" Annesinin gazıyla büyümüş olan genç kurt, kendisini dünyanın en özel, en güçlü ve en yakışıklı kurdu zannedermiş. Oidipus kompleksli yıllarında babasını öldürme hayalleri kuran o minik kurt, şimdi babasının intikamını almak isteyen cesur bir kurt olmuş.

  Genç kurt için Kırmızı Başlıklı Şıllığı avlamak zor iş değilmiş. Fakat önemli olan kızı avlamak değil, babasının uğrunda öldüğü tuzakla avlamakmış. Bu yüzden Çakal Coyote’ye gitmiş ve aynı tuzakları almış. Günler önceden yaptığı hazırlıklarla tuzakları kurmuş ve hatta minik bir tavşanın üzerinde denemiş bile.

  Baharın bitmesine az kala, günlerden Perşembe olan o gün, Kırmızı Başlıklı Kızımız ormanın içerisinden salına salına gelmekteymiş. Artık büyüdüğünden, karate dersi aldığından ve mahallede birkaç delikanlıyı devirdiğinden kendine olan güveni tammış. Bu nedenle kırmızı başlığını takmadan ilerliyormuş. Kurt, kızın ayak seslerini duyduğunda dikkat kesilmiş. Maksadı, kız görüş alanına girdiği anda ipi keserek kızın ölmesini sağlamakmış. Bıçağını hazırlamış ve ipin kenarına dayamış. Kız tam ağırlığın altına geldiğinde fark etmiş; bu kızın ne kadar güzel, uzun boylu, ince belli olduğunu… Kurt kızı görünce ip kalmış, tel kesmiş; kurdun ampul yanmış… Uluya uluya yerinden fırlayan kurt, Kırmızı Başlıklı Kız’a redifli, uyaklı bir şiir patlatıvermiş. Hayatı boyunca şiir okuyan hiçbir erkek görmeyen kız kurda vurulmuş.

  Yıllarca nefret ve intikam duygularıyla yetişen kurt, Selvi boyluyu görünce birden değişivermiş. Çıkmalarının üçüncü gününde kıza evlenme teklif etmiş ve derhal şehre inerek düğün parası biriktirmek için inşaat işçiliği yapmaya başlamış. İlk önceleri halinden memnunmuş fakat hava koşulları ağırlaştıkça işinden nefret etmeye başlamış. Kendisine türküleri arkadaş edinmiş ve çalışırken başlamış söylemeye.

  Yine günlerden bir gün, bir yapımcı bu sesi fark etmiş. Hemen imzayı atmışlar ve bizim kurt ünlü bir simaya dönüşmüş. Tabii parayı bulunca kızı falan da unutmuş. Bunu duyan Kırmızı Başlıklı Kız çok sinirlenmiş. Silahını ve bohçasını alıp İstanbul’a gitmeye karar vermiş. Dilinde İstanbul, o dükkan senin bu kahvehane benim dolaşmış. En son girdiği bir kahvehanede, "Ağalar, beyler! İstanbul neresi?" diye sorunca olanlar olmuş. Kahvehane ahalisi hep beraber ayağa kalkıp, "Gösterelim abla." demişler. Sonra kızın kafasını kahvehanenin yukarı aşağı açılan penceresinin altına sıkıştırıp eğlenmişler.

  Yakayı paçayı dağıtmış olan zavallı kızcağız son anda oradan kaçarak bir apartmana sığınmış. Apartmanın merdivenlerinde otururken dalyan gibi bir yiğit çıkagelmiş. Saçları jöleli, beyaz tişörtlü, efendi görünümlü bu adam, "Sen de kimsin?" diye sormuş. Kız elindeki fotoğrafı gösterip, "Ben Zeyno, bu da benim kocam olacak olan hayvan. Onu arıyorum." demiş ve eklemiş, "Peki ya sen kimsin?" "Ben Mehmet Ali, fakat iş arkadaşlarım Memoli derler bana."

  Hikaye burada bitmiş. Gerisini ne ben bilirim ne de beyim bilir. Bir söylentiye göre bu masaldan yola çıkılarak bir dizi, bir de film çevrilmiş ama ben görmedim, işitmedim. Hayırlısı.