13 Ocak 2013 Pazar

Arbeit Macht Frei!


2005 Joe Gledhill
  
  "Arbeit macht frei!" diye bağırıyordu Nazi subayı, elinde tuttuğu sopayla mahkûmları birer birer döverken. "Çalışın, köpekler! Çalışın! Ben size emredinceye kadar durmayacaksınız sizi adi Çingeneler!"

  Thresa, Nazi Kampı’nda esir tutulan bir Çingene idi. Diğer ırkdaşları gibi adı tarih sahnesinde bir Yahudi kadar bile geçmeyecek olan, zorla alıkonmuş, işkence görmüş, tecavüze uğramış basit bir(!) Çingene.

  Nazi subayı öfkeden boğulmuş sesiyle esirlere bağırırken, boynunda asılı duran, canından çok sevdiği babaannesinden armağan zinciri sımsıkı kavramıştı Thresa. Biraz korku, biraz özlemle o kadar sıkmıştı ki zinciri; elinde derin bir yara açılmıştı. Korkudan küçülmüş, ufacık olmuş bedenini taşıyamayacak kadar yorulmuştu da; ancak çalışkan ve dimdik görünmeye uğraşıyordu.

  "Arbeit macht frei!" diye bir kez daha bağırdı Alman subay, kampın girişinde yazıldığı yetmiyormuş gibi. Esirlerden birine son bir darbe daha indirdi ve az önce yanına gelen bir muhafızdan aldığı mektubu açtı. Mektupta, esirlerin toplama kampından çıkarılıp bir başka kampa imha edilmek üzere götürüleceği yazıyordu. Yüzünde beliren şeytani gülümsemenin ardından, diğer subayları da yanına çağırarak durumu anlattı.

  Yaklaşık bir saat sonra gelen birkaç kamyonu kampın eşiğinde bekleterek esirleri ite kaka içlerine doldurdular. Yükleme işlemi tamamlandığında kamyonlar hareket etti ve Çingeneler sessizce seyrettiler yolu.

  Birkaç kilometre sonra aniden durdu kamyonlar. En öndeki sürücü ve subay kamyondan inerek yolu kontrol ettiler. Yol, yan yana ve üst üste koyulmuş saman balyalarıyla kapatılmıştı. Bunun bir tuzak olup olmadığı kuşkusunda kalan subay, kamyonlarında bekleyen diğer subaylara durumu telsizle bildirip onları hazır olmaları konusunda uyardı. Silahını çekerek yolun karşı tarafına geçti ve bir süre ortalıklarda görünmedi.

  Subay, geri döndüğünde gördüklerine inanamamıştı. Ormanı araştırırken hiçbir ses işitmemesine rağmen, her nasıl olduysa, kamyonlar boşaltılmış, subaylar ve sürücüler öldürülmüş, esirler ise kaçmıştı. Durumu incelemek üzere kamyonlardan birinin yanına gelerek durdu, elindeki feneri ayaklarının dibine doğrultarak yerdeki kan izlerini takip etti. İzler, yolu kapatan saman balyalarına doğru gidiyordu. Balyalara vardığında bazılarının dağılmış olduğunu gördü. O esnada, yerde duran saman yığınlarının arasına süzülmüş, parıldayan bir şey gözüne çarptı. Bu bir zincirdi; Thresa’nın boynunda asılı olan zincir. Zinciri eline aldığında, dağılmış balyaların birinden gelen sese kesildi kulakları. Silahını doğrultarak ilerledi, balyayı yardı ve korkudan büzüşmüş, küçük Thresa’yı gördü. Tam silahına davranacaktı ki; arkasından gelen, bir tür gürleme, tıslama karışık bir ses dağıttı tüm dikkatini. Tekrar Thresa’ya çevrildi gözleri; Theresa çılgına dönmüş gibi atıldı subayın üzerine. Ellerini subayın böğrüne saplayarak öldürdü onu ve subayın elinden kurtulan zincir, boğuşmayla dağılmış saman yığınlarının üzerine düştü…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder