Şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalan çocuk,
kedinin isteğini yerine getirmiş. Onu köyün yakınlarındaki bir göle götürüp
orada balık tutmayı öğretmiş. Kedi bunun üzerine efendisinden bir hafta süre
istemiş. İki gün boyunca balık tutan kedi, yakaladıklarını su dolu bir kovanın
içinde tutmuş. Balıkları efendisine değil, kente yakın yerde kurulan büyük bir
pazara götürüp satmış. Kazandığı parayla şehirdeki bir ofsete gidip efendisi
için kartvizit bastırmış.
Kedi eve dönerken kartvizitleri her yana
dağıtmış. Eve döndüğünde ise kartvizitleri efendisine göstermiş. "Ejderha
avcısı mı? Delirdin mi sen, ne yaptığını zannediyorsun?" diye çıkışmış kartvizitleri gören çocuk. "Bana güvenin efendim, sizden biraz daha zaman
istiyorum. Neler olacağını göreceksiniz." Çocuk, kızgınlıkla kartvizitleri
yerlere saçmış ve şöyle demiş: "Zaman mı vereyim? Zaman versem ne olacak ki?
Git ve bir daha karşıma çıkma!"
Evden kovulan kedi, doğruca şehre giderek
kralı görmek istediğini söylemiş. Kediyi kralın huzuruna çıkarmışlar. "Kralım,
çok üzgün olduğunuzu duydum. Kızınız, Asabi Ejderha’nın ininde esir
tutuluyormuş; ama merak etmeyin, size güzel haberlerle geldim." Kedi, cebinden
çıkardığı kartviziti krala sunmuş ve kendisinin, efendisi tarafından bizzat
yollandığını söylemiş.
Ertesi gün kral, birkaç şövalyesini
değirmencinin oğluna yollamış. Kapıdaki şövalyeleri gören çocuk oldukça şaşırmış.
Ne için geldiklerini duyunca daha da şaşırmış. "Ama nasıl olur? Bir yanlışlık
olmalı. O kişi ben değilim." diye yakarmış çocuk; ancak şövalyeleri ikna
edememiş. "Buraya gelene kadar seni herkese sorduk. Kartvizit yaptırıp her yana
dağıtmışsın. Ya kralın kızını kurtarırsın ya da kralımız seni darağacına
yollar!"
Çaresiz kalan çocuk ejderhanın inine giden
yolu tutmuş. Ejderhanın inine vardığında korka korka içeri girmiş. Ejderha
çocuğu fark edince havalanmış. Çocuk, büyük bir kayanın ardına saklanmış; ancak
ejderha sıcak nefesiyle bir kez üfleyerek kayayı eritmiş. Çocuk korktuğunu
belli etmemeye çalışarak kılıcını çekmiş. Ejderha tam çocuğa davranacakken kedi
çıkagelmiş: "Durun efendim, durun! Bu küçük ejderhayla uğraşmayın!" Kibriyle de
ünlü ejderha, ayakları altında dolaşan minik kediye bakmış ve şöyle demiş:
"Küçük mü? Yoksa sen kendini büyük mü zannediyorsun; dişimin kovuğunu bile
dolduramayacakken?" Kedi cevap vermiş: "Hayır, efendi ejderha. Ben demiyorum;
dağların ötesindeki ejderha diyor. Dediğine göre senin anneni yemiş, tabii
babanı da… Artık şehirdeki hiç kimse senden korkmuyor, hepsi gidip diğer
ejderhaya kurban veriyorlar." Bunu duyan kibirli ejderha çok sinirlenmiş. Ben
ona gününü gösteririm, deyip oradan ayrılmış.
Ejderha, dağların arkasındakiyle savaşmış ve
ağır yara alıp ölmüş. Prenses kendisini kurtaran çocuğa âşık olmuş ve onunla
evlenmek istediğini söylemiş. Prenses ve değirmencinin oğlu, görkemli bir
törenle evlenmişler ve kral onlar için muhteşem bir saray yavrusu yaptırmış.
Değirmencinin oğlu, kedisine sarayın en güzel odasını vermiş. Düğünden sonra
efendisinin yanına gelen kedi ise efendisine şu efsane sözleri söylemiş: "Dedim
dedim bana inanmadınız. Bak ne oldu şimdi?"