Geçmişten bugüne, canlıların doğa
yasalarının izin verdiği şekilde oluşum, gelişim ve ölüm süreçlerine bakarsak
yaşam için gerekli olan enerjinin doğada her zaman mevcut olduğu sonucuna
ulaşırız. Üstelik bu enerji hiçbir zaman azalmaz veya artmaz. Yani her canlı
varlık evrende bir enerjiyi temsil eder ve bu varlık yok olsa bile enerjisi
evrende var olmaya devam eder.
Einstein’ın,
evrenin genişlemediğini ve durağan olduğunu ifade eden “kozmolojik sabit”
terimi daha sonra Hubble’ın yaptığı gözlemler neticesinde yalanlanmış olsa da
evrendeki toplam enerji miktarını “kozmolojik sabit” ile açıklayabiliriz gibi
gözüküyor. Örneğin bir yıldız, yaşamı boyunca evrene ısı ve ışık yayarak
çekirdeğindeki yakıtı azaltır. Yakıtı bittiğinde ise infilâk eder ve dış
katmanlarını uzaya doğru savurur. Savrulan tüm gaz, toz ve diğer bileşenler
başka bir yerde, kütle çekimi etkisiyle bir araya gelir ve yeni bir yıldız
doğar. Daha basit bir örnek vermek gerekirse; yeryüzünde bulunan su, ısının
etkisiyle buharlaşır ve gökyüzüne yükselir. Burada yeterli derecede soğuma
gerçekleştikten sonra yoğunlaşır ve yağmur olarak tekrar yere iner. İşte,
evrendeki tüm yaşamın özeti de kısaca budur, yani döngü.
Hepimiz
kısır bir döngünün içindeyiz aslında; doğa bizim besin kaynağımız biz de
doğanın. Tıpkı Şener Şen’in, Eşkıya’da söylediği gibi: “Korkma sadece toprağa gideceksin... Sonra toprak
olacaksın... Sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin... Oradan
özüne ulaşacaksın... Çiçeğin özüne bir arı konacak... Belki... Belki o arı ben
olacağım.” Reenkarnasyona inanmayan?
Peki,
ben bu kadar şeyi neden anlattım, niçin anlattım? Aslında mevzumuz hayvan
hakları ve hayvanların yenilip yenilemeyeceği sorunsalı. Artık, evrene göre hepimizin birer enerji olduğunu ve bir ölümün bir yaşam getirdiğini öğrendiğinize göre hayvan hakları konusuna "işin doğası" gereği yaklaşabiliriz.
Doğada
görebileceğiniz üzere vahşi hayvanlar diğer hayvanları avlayarak besleniyor ve
hayatlarına devam ediyorlar. Yani bir canlı varlık enerji değiştirerek diğer
canlı varlığa hayat veriyor. Büyük balıklar küçük balıkları, aslanlar
antilopları, örümcekler sinekleri, bakteriler ve tenyalar bağırsaklardaki atıkları
yiyerek hayatta kalıyor. O halde, işin doğası gereği hayvanları avlayarak onları kendimiz için birer besine dönüştürmemizde hiçbir sakınca yok
değil mi? Çünkü doğal yaşam bunu gerektiriyor. Ayrıca insanlığın ilk
çağlarında da canlı doğamız gereği avlanıyor ve bu sayede hayatta kalıyorduk.
Peki,
insanların hayvanlar üzerinde tam denetim sağlamaları ve hayvanlardan
diledikleri gibi yararlanmaları doğal mıdır? Şirketlere “yasal dayanak”
sağlayan kanunlar, sırf besicilik pazarının daha da büyümesi için hayvanların
işkence altında kalıyor olmalarına ne kadar daha göz yumacak? GDO’lu besinlerle
hızlıca büyütülen ve antidepresanla sakinleştirilen tavuklar, hızlı kilo alması
ya da çabucak süt vermesi için gövdelerinden midelerine açılan delik sayesinde
alelacele beslenen inekler (henüz Türkiye’de yok), dayak ve çeşitli ceza
yöntemleriyle eğitilen sirk hayvanları, varlığı bile birçok insan için tartışma
konusu olan Yunus Parkları ve niceleri… Peki ya sırf eğlence veya lüks giyim için avlanan
hayvanlar?
Bana
kalırsa, doğamız gereği, et ile beslenmemizde bir sakınca yok ancak bu etin ne
şekilde sağlandığı ve hayvanların hangi koşullarda yetiştirildiği önemli. Hayvanların
lüks ya da eğlence amaçlı avlanmasına ise kesinlikle tahammülüm yok. Tabii aynı
şekilde bilim adına hayvanları korkunç deneylere maruz bırakan insanlara da.
Son
olarak Çin’de köpek eti yenmesiyle ilgili konuya da değinmek istiyorum. Her ne
kadar bu konu, duyulduğunda dünya çapında yankı uyandırıp hayvan hakları
derneklerini harekete geçirmiş olsa da bu konuyu tartışmanın çok anlamsız
olduğunu düşünüyorum. Eğer siz anlamlı olduğunu düşünüyorsanız o zaman bazı
sorularıma kulak verin:
- Bir hayvan
türünün yenilip yenilemeyeceğine kim karar veriyor?
- Bizim
kırmızı et gözüyle baktığımız ineğe tapınan insanlar var, o halde onları
neden dinlemiyoruz?
- Hayvan
hakları dernekleri köpek etinin tüketilmesine neden karşılar ve medya neden et
üretimi yapan şirketlerin pisliklerini göstermek yerine ta Çin’deki bir olayla
ilgileniyor?
Hayat sorgulayınca güzel. Esen kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder