4 Mart 2015 Çarşamba

Hoş Geldin Benliğim, Makineye Hoş Geldin!

This illustration by wolfepaw/deviantart


  + Merhaba benliğim, makineye hoş geldin. Burası senin aslında olduğun yer.  Bembeyaz, aydınlık kıyafetlerinin içinde ve beyaz, süssüz ve kibirden uzak olduğu için homurdanmadan seni omuzlarında taşıyan sandalyenin üzerindesin. Karşında duran ekranda ise burnu havada dünyanın esip gürleyen burun akıntılarını çekip çeviren bir evren var. Oradaki herkes gibi, sıradan ve acımasızca yaşadığın hayatının kalıntıları içinde çabalıyorsun. Kumanda kolunu bir kez olsun elinden bırakmadın. Gözlerini, aksa da ağrısa da kanlansa da o ekrandan çevirmedin. İnsanların birbirini sorgusuz sualsiz harcadıkları dünyadan başını kaldırmadın. Gerçek olduğunu kabul edip oyuna devam ettin. Şimdi ise sana mükemmel bir fırsat veriyorum. Oyundan çık ve bizimle aşağı gel.

  - Aşağı neresi? Orada ne var? Bu bir rüya olmalı ya da bilinçaltımın bir oyunu. Çektiğim acılardan uzaklaşmaya çalışan benliğimin tökezleyip düştüğü ve kendini açık ettiği bir oyun.

  + Ben senin benliğin değilim. Sen benim benliğimsin. Ben seni gerçekliğe çekmeye çalışırken, sen gerçekliğin yansıması bile sayılamayacak üç boyutlu bir dünyada kalmanın peşindesin. Orada gördüklerin, hissettiklerin ya da tattıkların senin bilincini köreltiyor. O hayal âlemini bir gerçekliğe çevirip zamanın sıkıcı varlığını hissediyorsun. Ben ise sana gerçekleri sunmanın imkânsız olasılıkları peşinde dolanıp duruyorum. Aşağıya gel, kafanı kaldır ve gözlerini aç artık. Yaşadıklarının gerçek olmadığını kabul et.

  - Yaşadıklarım mı? Yaşadıklarım hakkında ne biliyorsun ki? Benim çektiğim sıkıntıları gerçekten nereden bilebilirsin ki? Onları en fazla görebilirsin. Ben senin hissinim, sen ise hayatı alaya alan bir dalkavuksun!

  + Beni bağışla, yanlış anlaşılmalara sebebiyet verdim. Yaşadığın sıkıntıları hafife almıyorum. Sen benim benliğimsin, aslında bu sıkıntıları ben yaşıyorum. Seni bu kontrol mekanizmasının dışına çekip yalanların, aldatmacanın ve kibrin olmadığı bir dünyaya çevirmeye çalışıyorum. Ben senim, sen ise bensin.

  - Hayır, sen yalnızca beni bir hayal âlemine sokup oyalamaya çalışıyorsun. Yaşadığım hiçbir şey yalan değildi ve her biri de senin hiç olamayacağın kadar gerçekti. Bu palavraları asla yutmam, beni gerçeklerden çevirip almanı asla kabullenmem. Bir yalanın içinde yüzbinlerce yıl yaşayacağıma varlığın gerçekliğinde bir saat yaşarım!

  + Bak, anlamakta zorlandığını biliyorum. Bu çok akıl almaz geliyor fakat gerçek şu ki altımızda yalnızca uyanan insanlar var. Hayatlarını boşa yaşadıklarını gören ve buna dur diyen insanlar! Haydi, biz de onlara katılalım, vahdet-i vücuda erelim. Tek olalım ve bizi çevreleyen bu fiskoslu yalanları yerle bir edelim. Aşağıdaki insanların hepsi gerçeklerin farkına varmış ve yalan makinesinin süslü gösterişine aldanmadan hakikate ermiş insanlar. Emin olabilirsin ki onların hiçbiri kibirli değildir, asla yalan söylemezler, dostlarının arkasından konuşmazlar ve seni asla kullanmazlar. Ne mutlu aydınlanmış insanlara!

  - Hayır, lanetler olsun sana! Beni ikiyüzlü laflarınla kandırmaya ve gerçeklerden saptırmaya çalışıyorsun! Asıl sahtekâr sensin! Sana inanmayacağım, beni komaya sokamayacaksın!

  + Hayır, lütfen dinle. Bu bizim son şansımız, anlamıyorsun, başka yolu yok! Ekranda gördüğün insanların hiçbirisi senin akraban değil, dostun değil, kardeşin değil, eşin ya da çocuğun hiç değil! Onlar, imitasyon yaşamının derin kuyusundan kafanı kaldırmayasın diye uydurulmuş yalanlar sadece. Gerçekle tek bağlantın ise benim, yani aslında sen. Ben madalyonun diğer yüzüyüm, bizi esaretten kurtaracak şey ise senin iraden!

  - Karnıma ağrılar giriyor, neler oluyor böyle? Bu matah istasyondan çıkış nerede? Garın görevlisi herkes binsin diye bağırıyor!

  + Hayır, sakın bir yere gitme. Bu, çektiğin son acı olacak. Fakat eğer bu acıya dayanamayıp geri dönersen, daha fazlası, üstelik yalan yere canını yakmaya devam edecek. Sakın geri dönme, sakın!

  - Kan kusuyorum, kan kusuyorum! Bedenim beni makineye geri çağırıyor! Makineye! İşte, bu! Ben bir makinenin içinden geliyorum; patronun ben olduğu ve zarar görmeden her istediğimi yaptırabildiğim bir makinenin içinden! Yaşadığım bir hayat var, yakışıklı bedenimin içinden izliyorum hayatı! Ya da belki de… Belki de bir bok çukurunda ölmeye yakın yaşıyorum. Belki küçük bir kız çocuğuyum kaçırılan, belki de efendisinin kırbacını yediği halde kılıcını çekmeyen bir aptal! Ben, ben neyim? Kan kusuyorum!

  + Her şey geçecek ve gözlerini açacaksın. Merak etme, ben yanındayım, aynı acıları her gün çekerek üstelik. Acını hissedebiliyorum.

  - Karnıma milyonlarca parça zımbalanıyormuş gibi hissediyorum, dayanamayacağım. Sanırım beni öldürüyorlar, beni çağıran kırık kanatlı ölümle savaşamıyorum! Beni öldürüyorlar, beni öldürüyorlar!

  + Merak etme, acıların önce hafifleyecek; artık bir şey hissetmez olacaksın. Sonrasında ise gerçek evrenin tarif edilemez tadına varacaksın. Hiçbir şeyi dert etmene gerek kalmayacak. Dayan, az kaldı!


  - …

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder